Ben Kimim?
4 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Ben Kimim?
Bu diğer site de yayınladım genel de beğenilen ama fazla acıklı, fazla duygusal güzel hikaye. İçinde dram, psikoloji, aşk, büyü var ama en sonlara doğru evet umarım beğenirsiniz arkadaşlar işte ilk bölüm
Güzel Düşlere Hoşçakal
O benim sevgili ikiz kız kardeşim Duru. Adı gibi duru, hoş ve sevimli bir kızdı. Güneş ona sanki ödünç vermişti güzelliğini. Işıl ışıl parlayan uzun, dalgalı ve sarı saçları vardı. Petrol mavisi, iri gözleri ve bayıldığım porselen pürüzsüzlüğünde bir derisi vardı. Gözlerine baktığınız zaman kendinizle ilgili en hoş tarafaları görüyordunuz. Ben bu yüzden onun gözlerine "pembe düşler aynası" derdim. İnci gibi dişleri vardı ve insan sürekli onun gülmesini istiyordu. Bale yaptığından mı bilmiyorum çok narin yapılıydı. Bense onun değerli ikiz kız kardeşi Doğayım... Onun yanında bulunmaktan hep nefret ederdim. Ona hem hayrandım hem de nefret ederdiyordum. Onun yanındayken kendimi çirkin ördek yavrusu gibi hissederdim. Tanrı ona başak sarısı saçlar verirken bana süpürge sarısı saçlar vermişti. Ona kararlılığı gibi koyu gözler verirken bana kendim gibi soluk gözler vermişti. Benimle Duru arasındaki fark sanki alnımıza yapıştırılmıştı. Ailem kızları Duru'ya bayılırken benimle pek ilgilenmezlerdi. Bale asıllı bir ailenin utanç kaynağı beni, umursamalarını beklemiyordum zaten. O doğuştan dansçıydı. İpek saçlarını savurur ve renkli bale kostümlerini giyip ailemizin önünde savrulmayı çok severdi. Günlerden pazardı... Ailem bizim Cemile Doğubakan Sanat ve Spor okuluna gitmemizi istiyordu. İstanbul'dan Ankara'ya taşınmamız demekti bu. Dostlarımıza veda etmek Duru ile bana çok zor gelmişti. Onlardan iki gün istemiştik. O zamana kadar dostlarımızla ve İstanbul ile vedalaşacaktık. Duru benim yavru ağzı renkli, karo parkeli, sade odama geldi yatağımın üstünde zıpladı. Bana o iri gözlerini dikerek sordu:
- Sende gitmek istemiyorsun değil mi? Doğa benim burada bir sürü arkadaşım var. Uf! Ne yapacağım ben şimdi? Dedi ve en sinir olduğum şeyi yaparak sarı saçlarını gözümün önünde dalgalandırdı. Ondan her zaman daha olgun ve akıllıydım. Ama asla onun kadar güzel ve dans konusunda yetenekli olamamıştım. Söze başlarken en soğuk ifademi takındım. Duru böylece nefret ettiği büyükannemizi karşısında görebiliyordu. Boğazımı temizledim ve ona baktım:
- Duru anne ve babamızın bizden beklediği herşeyi yapmalıyız. Onlar zayıf insanlar. Dans uğruna yapamayacakları şey yok... Ve ben dans konusunda senin kadar başarılı değilim ve sanattan nefret ederim. Benim için zorluklarını görebiliyorsun değil mi? Benim senden daha fazla çalışmam gerekecek. Dedim. Boynunu büktü ve bana hınçla baktı. Aslında ben göründüğüm kadar tutucu değildim. Yalnızca öyle görünmek istiyordum. Yoksa insanların bana her istediklerini yapacağını sanıyordum. Bazı geceler tarağı alıp odamın en kuytu köşesinde şarkı söylerdim. Sesimi beğenmiyordum ve bu yüzden topluluk önünde söylemekten çekiniyordum. Bunu arkadaşlarıma veya Duru'ya söylediğim zaman bana güleceklerini düşünerek ödüm patlıyordu. Bavulumu yatağımın üstünden indirdim. Üstünde Doğa Güneş Altındağ yazıyordu. Bu benim tam adımdı. Duru'nun bavulunu aldım ve aşağıya inerek sadık şoförümüz Tarık amcayı çağırdım. O iki bavulumuzu dışarı çıkarttı ve arabanın bagajına attı. Ben altıma kot pantolon üstüme yeşil t-shirt'ümü giymiştim. Saçımı tepeden topuz yaptıktan sonra emin adımlarla merdivenden inmeye başladım. Kız kardeşim benim tam arkamda şen bir kahkaha atarak yanıma geldi ve bana göz kırptı. Üstünde yıldızlı bir bluz vardı. Altına siyah mini eteğini giymişti. Biçimli bacaklarıyla kendince bana hava atıyordu. O uzaklaşınca arkasından ona dil çıkarttım. Saçlarını kimbilir kaç kez fırçalamıştı! Onun arkasından merdivenlerden indim ve dışarıya çıktık. Gökyüzüne baktım. Kurşuni bir renkteydi ve güneşin ulaşmasını engelliyordu koyu bulutlar. İçimi çektim ve arabanın içine girdim. Duru'nun oturacağı yere arkamı dönmüştüm. Havaalanına kadar da böyle yapmaya kararlıydım. Duru şoförle biraz konuştuktan sonra o da arabanın içine girdi. Şoförümüz camları temizledi ve arabayı genel bir biçimde inceledi. Sonra bizlere kahverengi gözleriyle gülümseyerek içeri girdi. Anahtarı deliğe soktu ve çevirdi. Ayağını pedala bastı ve motoru çalıştırdı. Sonra usulca yol almaya başladık. Birazdan yağmur yağmaya başlamıştı. Arabada kimse konuşmuyordu. İğne atsak duyulurdu... Ben arkamı döndüğüm için Duru'nun ne yaptığını bilmiyordum. Göremiyordum. Sonra arabanın lastiklerinden korkunç bir isyan sesi geldi. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Tarık amca arabayı durdurmaya çalışıyordu. Yüzü ter içindeydi ve endişeliydi. Ben kötü birşey olduğunu sezinleyerek kardeşime baktım.
Güzel Düşlere Hoşçakal
O benim sevgili ikiz kız kardeşim Duru. Adı gibi duru, hoş ve sevimli bir kızdı. Güneş ona sanki ödünç vermişti güzelliğini. Işıl ışıl parlayan uzun, dalgalı ve sarı saçları vardı. Petrol mavisi, iri gözleri ve bayıldığım porselen pürüzsüzlüğünde bir derisi vardı. Gözlerine baktığınız zaman kendinizle ilgili en hoş tarafaları görüyordunuz. Ben bu yüzden onun gözlerine "pembe düşler aynası" derdim. İnci gibi dişleri vardı ve insan sürekli onun gülmesini istiyordu. Bale yaptığından mı bilmiyorum çok narin yapılıydı. Bense onun değerli ikiz kız kardeşi Doğayım... Onun yanında bulunmaktan hep nefret ederdim. Ona hem hayrandım hem de nefret ederdiyordum. Onun yanındayken kendimi çirkin ördek yavrusu gibi hissederdim. Tanrı ona başak sarısı saçlar verirken bana süpürge sarısı saçlar vermişti. Ona kararlılığı gibi koyu gözler verirken bana kendim gibi soluk gözler vermişti. Benimle Duru arasındaki fark sanki alnımıza yapıştırılmıştı. Ailem kızları Duru'ya bayılırken benimle pek ilgilenmezlerdi. Bale asıllı bir ailenin utanç kaynağı beni, umursamalarını beklemiyordum zaten. O doğuştan dansçıydı. İpek saçlarını savurur ve renkli bale kostümlerini giyip ailemizin önünde savrulmayı çok severdi. Günlerden pazardı... Ailem bizim Cemile Doğubakan Sanat ve Spor okuluna gitmemizi istiyordu. İstanbul'dan Ankara'ya taşınmamız demekti bu. Dostlarımıza veda etmek Duru ile bana çok zor gelmişti. Onlardan iki gün istemiştik. O zamana kadar dostlarımızla ve İstanbul ile vedalaşacaktık. Duru benim yavru ağzı renkli, karo parkeli, sade odama geldi yatağımın üstünde zıpladı. Bana o iri gözlerini dikerek sordu:
- Sende gitmek istemiyorsun değil mi? Doğa benim burada bir sürü arkadaşım var. Uf! Ne yapacağım ben şimdi? Dedi ve en sinir olduğum şeyi yaparak sarı saçlarını gözümün önünde dalgalandırdı. Ondan her zaman daha olgun ve akıllıydım. Ama asla onun kadar güzel ve dans konusunda yetenekli olamamıştım. Söze başlarken en soğuk ifademi takındım. Duru böylece nefret ettiği büyükannemizi karşısında görebiliyordu. Boğazımı temizledim ve ona baktım:
- Duru anne ve babamızın bizden beklediği herşeyi yapmalıyız. Onlar zayıf insanlar. Dans uğruna yapamayacakları şey yok... Ve ben dans konusunda senin kadar başarılı değilim ve sanattan nefret ederim. Benim için zorluklarını görebiliyorsun değil mi? Benim senden daha fazla çalışmam gerekecek. Dedim. Boynunu büktü ve bana hınçla baktı. Aslında ben göründüğüm kadar tutucu değildim. Yalnızca öyle görünmek istiyordum. Yoksa insanların bana her istediklerini yapacağını sanıyordum. Bazı geceler tarağı alıp odamın en kuytu köşesinde şarkı söylerdim. Sesimi beğenmiyordum ve bu yüzden topluluk önünde söylemekten çekiniyordum. Bunu arkadaşlarıma veya Duru'ya söylediğim zaman bana güleceklerini düşünerek ödüm patlıyordu. Bavulumu yatağımın üstünden indirdim. Üstünde Doğa Güneş Altındağ yazıyordu. Bu benim tam adımdı. Duru'nun bavulunu aldım ve aşağıya inerek sadık şoförümüz Tarık amcayı çağırdım. O iki bavulumuzu dışarı çıkarttı ve arabanın bagajına attı. Ben altıma kot pantolon üstüme yeşil t-shirt'ümü giymiştim. Saçımı tepeden topuz yaptıktan sonra emin adımlarla merdivenden inmeye başladım. Kız kardeşim benim tam arkamda şen bir kahkaha atarak yanıma geldi ve bana göz kırptı. Üstünde yıldızlı bir bluz vardı. Altına siyah mini eteğini giymişti. Biçimli bacaklarıyla kendince bana hava atıyordu. O uzaklaşınca arkasından ona dil çıkarttım. Saçlarını kimbilir kaç kez fırçalamıştı! Onun arkasından merdivenlerden indim ve dışarıya çıktık. Gökyüzüne baktım. Kurşuni bir renkteydi ve güneşin ulaşmasını engelliyordu koyu bulutlar. İçimi çektim ve arabanın içine girdim. Duru'nun oturacağı yere arkamı dönmüştüm. Havaalanına kadar da böyle yapmaya kararlıydım. Duru şoförle biraz konuştuktan sonra o da arabanın içine girdi. Şoförümüz camları temizledi ve arabayı genel bir biçimde inceledi. Sonra bizlere kahverengi gözleriyle gülümseyerek içeri girdi. Anahtarı deliğe soktu ve çevirdi. Ayağını pedala bastı ve motoru çalıştırdı. Sonra usulca yol almaya başladık. Birazdan yağmur yağmaya başlamıştı. Arabada kimse konuşmuyordu. İğne atsak duyulurdu... Ben arkamı döndüğüm için Duru'nun ne yaptığını bilmiyordum. Göremiyordum. Sonra arabanın lastiklerinden korkunç bir isyan sesi geldi. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Tarık amca arabayı durdurmaya çalışıyordu. Yüzü ter içindeydi ve endişeliydi. Ben kötü birşey olduğunu sezinleyerek kardeşime baktım.
Sailor Maron- Acemi Anime Fanı
- Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 104
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 03/09/08
Geri: Ben Kimim?
anlatımını çok beğendim ellerine sağlık yeni bölümü bekliyorum =)
xMizUx- Yavaş Yavaş Gelişiyorum
- Mesaj Sayısı : 128
Yaş : 30
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 27/08/08
Geri: Ben Kimim?
Çok saol xMizUx anlatımım da yine de eksik bir yan görürseniz bana söleyin lütfen ben o yönde düzeltmeye çalışırım.
Sailor Maron- Acemi Anime Fanı
- Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 104
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 03/09/08
Geri: Ben Kimim?
hahaa. ben biliom nasıl olsa melum . neyse buraya da yorum yazam güzel yazıyosun her zaman dediğim gibin...
gothic girl- Yavaş Yavaş Gelişiyorum
- Mesaj Sayısı : 114
Yaş : 30
Nerden : japonya'nın izmirinden =P
İş/Hobiler : anime ve manga,yüzmek,savunma sporları vb... veee kesinlikle kkj XD
Lakap : ilki, hatsu, ilik[kuzenim der :D], taekwondocu kız (sınıftaküler der) veya erkek :D
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 16/08/08
Geri: Ben Kimim?
Öhöm saol bitanecik İlkim benim orjinali kısa olduğu için bende değiştirmek istemedim bu yüzden iki bölüm art arda vereceğim keyfili okumalar
O da endişelenmişti. Ellerini kalbinin üstünde tutuyordu. İçimden "Cesur ol Doğa" Dedim ama korkuyordum. Ellerim terlemişti. Çatlak bir sesle Tarık amcaya sordum:
- Neler oluyor? Dedim. Ama soruma yanıt almadım. Kardeşimle ben birbirimize doğru yaklaşmıştık. Sonra sıkı sıkı sarıldık. Kazamızdan önce son gördüğüm şaranpole doğru yuvarlandığımızdı. Son duyduğum ses ise kardeşimle benim çığlıklarımızdı...
Uyandığımda yanımda Duru vardı. Yüzü omzuma gömülmüştü. Sarı saçlarıda kafasını tümden örtmüştü. Kafamı büyük bir çabayla ondan yana çevirdim. Ağzımdan halsiz bir "Duru" Çıktı. Ama o ne kafasını oynattı ne de canlılık belirtisi gösterdi. Korkuyordum ve onu insanüstü bir güçle sarstım. Sonra onun şakağından sızan kırmızı sıvıyı gördüm. Ağzımdan "Duruuuu!" Diye bir feryat çıktı. Kemiklerime kadar vücudumdaki her nokta ağrıyordu. Onun saçına kendi kafamı gömdüm ve sarsıla sarsıla ağlamaya başladım. Bir süre ne yapacağımı düşündüm. Tarık amca kafasını direksiyona gömmüştü.Yaşadığını hiç sanmıyordum. Fen dersinde gördüklerimizi hatırlamya çalıştım. Belki kendime ve diğerlerine bir faydam olurdu. Adrenalin hormonu korku ve heyecan gibi durumlarda salgısını ortaya çıkarıyordu. Bu durumda ben yara aldıysam bile adrenalin salgım arttığı için hissetmeyecektim ağrımı. Duru'nun kanarya sarısı saçlarına son bir kez baktım ondan sonra kendimden geçtim ve ayılamadım... (birass kısa oldu ama ne yapimm??)
Her yer karanlıktı. Duru'nun altın sarısı saçlarını görebiliyordum tek. Gözleri yarı aralıktı. Şaronpole doğru hızla düşüyorduk. Ben kardeşime olağanca kalbimle sarılmıştım. Tek sesleri duyabiliyordum. Etrafımdaki herşey sahte bir tek ben ve şaranpol gerçekti. Sesler beynimi zonklatıyordu. Yarım kalmış o kadar çok sözüm vardı ki... Gerçekleştirmek istediğim düşlerim... Ama yanı başımda Duru'nun şakağından ince bir kan sızıntısını gördüğümde gözlerim korkuyla açıldı. Herşeyi yeni baştan yaşıyordum. Tekrar şaranpolden yuvarlanıyorduk... Duru'nun ve benim çığlıklarım yeri inletiyordu. Yeter diyemiyordum... Korkuyordum. Gözlerim korkuyla açıldı. Loş bir binanın veya odanın içindeydim. Herşey net değildi. Elimin biri tarafından tutulduğunu sezinliyordum. Naftalin kokulu bir yatağın içinde, başucumda annemin ağladığını biraz bekledikten sonra anladım. Gözlerimi belirgin bir biçimde araladım. Ağzımdan halsiz bir "Anne?" çıktı. Annem bir an bana ümitle baktı. Sonra gözleri endişe karışımı bir sevinçle parladı. Bana doğru olanca kuvvetiyle sarıldı. Bir yandan saçları okşuyordu bir yandan bana dert yanıyordu.
- Kızım, yavrum... Çok korkuttun bizi annem. Seni bir an kaybedeceğimi zannettim... Dedi. Onun elini kavramaya çalıştım ama vücudumu hissedemiyordum. Boğazım kurumuştu ama sormak zorundaydım.
- Anne... O yaşıyor mu? Kurtuldu mu? Dedim. Annemin bir an gözleri buğulandı. Dudaklarını kemiriyordu. Elleri işkence görüyor gibiydi. Sonunda konuştu.
- Durum... yavrum senin her zaman ne kadar hassas biri olduğunu biliyordum. Kardeşin çok acı çekmiş. Ölüm onun için kurtuluş niteliğindeydi diyebilirim. Doğa artık bizimle değil ama sen bizimlesin. Dedi sonra elimi sevecen bir şekilde okşadı. Gözlerim kırışmıştı ve anneme tuhaf tuhaf bakıyordum. Annem beni Duru mu zannediyordu? Oh! Hayır... Annem beni ölü zannediyordu. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti. Anne diye kısık bir sesle söze başladım ve sözlerimi şu şekilde sürdürdüm:
- Ben Duru değilim... Ben Doğayım. Dedim.
Annem dudağından düşürmediği aptal bir gülümsemesiyle bana bakıyordu. Annemin bu halini bozmak için nelerimi vermezdim! Sanki diş macunu reklamındaydı... Sinirlenmiştim niye bana öyle bakıyordu? En sevimsiz sesiyle bana bakıp söze başladı. Sözlerini sürdükçe kalbime ağır ağır bıçaklar saplıyordu
- Duru, hayatım... Sakın endişelenme doktor böyle durumların normal olabileceğini söylemişti. Zihin bulanıklığı yaşayabilirmişsin. Hatta doktor ufak çaplı bir hafıza kaybınında olabileceğini söylemişti... Neydi adı...Onun sözünü hiç düşünmeden kestim:
- Psikolojik amnezi... Hastalığın adı bu olmalı. Dedim. Annem evet anlamında başını salladı. Bana hafif kuşkulu bir tavırla bakıyordu. Annemler beni ölen biricik kızları Duru'nun yerine mi koymaya çalışıyorlardı? Aman Tanrım! Ne yapıyorlardı onlar? Benim Doğa olduğumu anlamamışlar mıydı?
O da endişelenmişti. Ellerini kalbinin üstünde tutuyordu. İçimden "Cesur ol Doğa" Dedim ama korkuyordum. Ellerim terlemişti. Çatlak bir sesle Tarık amcaya sordum:
- Neler oluyor? Dedim. Ama soruma yanıt almadım. Kardeşimle ben birbirimize doğru yaklaşmıştık. Sonra sıkı sıkı sarıldık. Kazamızdan önce son gördüğüm şaranpole doğru yuvarlandığımızdı. Son duyduğum ses ise kardeşimle benim çığlıklarımızdı...
Uyandığımda yanımda Duru vardı. Yüzü omzuma gömülmüştü. Sarı saçlarıda kafasını tümden örtmüştü. Kafamı büyük bir çabayla ondan yana çevirdim. Ağzımdan halsiz bir "Duru" Çıktı. Ama o ne kafasını oynattı ne de canlılık belirtisi gösterdi. Korkuyordum ve onu insanüstü bir güçle sarstım. Sonra onun şakağından sızan kırmızı sıvıyı gördüm. Ağzımdan "Duruuuu!" Diye bir feryat çıktı. Kemiklerime kadar vücudumdaki her nokta ağrıyordu. Onun saçına kendi kafamı gömdüm ve sarsıla sarsıla ağlamaya başladım. Bir süre ne yapacağımı düşündüm. Tarık amca kafasını direksiyona gömmüştü.Yaşadığını hiç sanmıyordum. Fen dersinde gördüklerimizi hatırlamya çalıştım. Belki kendime ve diğerlerine bir faydam olurdu. Adrenalin hormonu korku ve heyecan gibi durumlarda salgısını ortaya çıkarıyordu. Bu durumda ben yara aldıysam bile adrenalin salgım arttığı için hissetmeyecektim ağrımı. Duru'nun kanarya sarısı saçlarına son bir kez baktım ondan sonra kendimden geçtim ve ayılamadım... (birass kısa oldu ama ne yapimm??)
Her yer karanlıktı. Duru'nun altın sarısı saçlarını görebiliyordum tek. Gözleri yarı aralıktı. Şaronpole doğru hızla düşüyorduk. Ben kardeşime olağanca kalbimle sarılmıştım. Tek sesleri duyabiliyordum. Etrafımdaki herşey sahte bir tek ben ve şaranpol gerçekti. Sesler beynimi zonklatıyordu. Yarım kalmış o kadar çok sözüm vardı ki... Gerçekleştirmek istediğim düşlerim... Ama yanı başımda Duru'nun şakağından ince bir kan sızıntısını gördüğümde gözlerim korkuyla açıldı. Herşeyi yeni baştan yaşıyordum. Tekrar şaranpolden yuvarlanıyorduk... Duru'nun ve benim çığlıklarım yeri inletiyordu. Yeter diyemiyordum... Korkuyordum. Gözlerim korkuyla açıldı. Loş bir binanın veya odanın içindeydim. Herşey net değildi. Elimin biri tarafından tutulduğunu sezinliyordum. Naftalin kokulu bir yatağın içinde, başucumda annemin ağladığını biraz bekledikten sonra anladım. Gözlerimi belirgin bir biçimde araladım. Ağzımdan halsiz bir "Anne?" çıktı. Annem bir an bana ümitle baktı. Sonra gözleri endişe karışımı bir sevinçle parladı. Bana doğru olanca kuvvetiyle sarıldı. Bir yandan saçları okşuyordu bir yandan bana dert yanıyordu.
- Kızım, yavrum... Çok korkuttun bizi annem. Seni bir an kaybedeceğimi zannettim... Dedi. Onun elini kavramaya çalıştım ama vücudumu hissedemiyordum. Boğazım kurumuştu ama sormak zorundaydım.
- Anne... O yaşıyor mu? Kurtuldu mu? Dedim. Annemin bir an gözleri buğulandı. Dudaklarını kemiriyordu. Elleri işkence görüyor gibiydi. Sonunda konuştu.
- Durum... yavrum senin her zaman ne kadar hassas biri olduğunu biliyordum. Kardeşin çok acı çekmiş. Ölüm onun için kurtuluş niteliğindeydi diyebilirim. Doğa artık bizimle değil ama sen bizimlesin. Dedi sonra elimi sevecen bir şekilde okşadı. Gözlerim kırışmıştı ve anneme tuhaf tuhaf bakıyordum. Annem beni Duru mu zannediyordu? Oh! Hayır... Annem beni ölü zannediyordu. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti. Anne diye kısık bir sesle söze başladım ve sözlerimi şu şekilde sürdürdüm:
- Ben Duru değilim... Ben Doğayım. Dedim.
Annem dudağından düşürmediği aptal bir gülümsemesiyle bana bakıyordu. Annemin bu halini bozmak için nelerimi vermezdim! Sanki diş macunu reklamındaydı... Sinirlenmiştim niye bana öyle bakıyordu? En sevimsiz sesiyle bana bakıp söze başladı. Sözlerini sürdükçe kalbime ağır ağır bıçaklar saplıyordu
- Duru, hayatım... Sakın endişelenme doktor böyle durumların normal olabileceğini söylemişti. Zihin bulanıklığı yaşayabilirmişsin. Hatta doktor ufak çaplı bir hafıza kaybınında olabileceğini söylemişti... Neydi adı...Onun sözünü hiç düşünmeden kestim:
- Psikolojik amnezi... Hastalığın adı bu olmalı. Dedim. Annem evet anlamında başını salladı. Bana hafif kuşkulu bir tavırla bakıyordu. Annemler beni ölen biricik kızları Duru'nun yerine mi koymaya çalışıyorlardı? Aman Tanrım! Ne yapıyorlardı onlar? Benim Doğa olduğumu anlamamışlar mıydı?
Sailor Maron- Acemi Anime Fanı
- Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 104
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 03/09/08
Geri: Ben Kimim?
ellerine sağlık çok güzel olmuş x)
xMizUx- Yavaş Yavaş Gelişiyorum
- Mesaj Sayısı : 128
Yaş : 30
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 27/08/08
Geri: Ben Kimim?
Çok teşekkürler ama sanırım senden ve Gothic Girl'den başka okuyucum yok... Devam etmiyeceğim sanırım boşuna forum kirliliği yapmak istemiyorum. :pale: şimdiye kadar gözlerini yorup okuma zahmetinde bulunanan herkese teşekkürler
Sailor Maron- Acemi Anime Fanı
- Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 104
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 03/09/08
Geri: Ben Kimim?
ya neden amaaa
gothic girl- Yavaş Yavaş Gelişiyorum
- Mesaj Sayısı : 114
Yaş : 30
Nerden : japonya'nın izmirinden =P
İş/Hobiler : anime ve manga,yüzmek,savunma sporları vb... veee kesinlikle kkj XD
Lakap : ilki, hatsu, ilik[kuzenim der :D], taekwondocu kız (sınıftaküler der) veya erkek :D
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 16/08/08
Geri: Ben Kimim?
xMizUx ve senden başka kimse okumuyor boşu boşuna yazmak gereksiz değil mi
Nese zaten dewamını ben başka yerde yazıyorum biliyorsun. Üzülme canım
Nese zaten dewamını ben başka yerde yazıyorum biliyorsun. Üzülme canım
Sailor Maron- Acemi Anime Fanı
- Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 104
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 03/09/08
Geri: Ben Kimim?
ben devamını çok merak ediyorum ama :[cry]: ( nerde yazdığını pm olarak atabilirmisin acaba )
xMizUx- Yavaş Yavaş Gelişiyorum
- Mesaj Sayısı : 128
Yaş : 30
Rep Puanı :
Ceza Puanı :
Kayıt tarihi : 27/08/08
Geri: Ben Kimim?
ayhh ben kimim?i burayada koymuşsun daha yeni gördüm T_T neyse bu hikaye ççookk hoşuma gidiyooo
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz